Gerçekler Maskelenmesin
Şizofreni Hastalarının Geleceği İçin Geçmişle Yürüyüş
ŞİZOFRENİ HASTALARININ GELECEĞİ İÇİN
GEÇMİŞLE YÜRÜYÜŞ
17 Mayıs 2011, Salı günü saat 11.00
Yer: Süleymaniye Külliyesi Tıp Medresesi, İstanbul
Şizofreni Dernekleri Federasyonu
Türkiye Psikiyatri Derneği
NİÇİN BÖYLE BİR ETKİNLİK?
Bir zamanlar bu topraklarda…
Türkiye coğrafyası, tarih öncesi dönemlerden başlayarak yüzlerce yıl boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Her biri bir öncekinden izler taşıyarak gelişen ve harmanlanan bu uygarlıkların son bin yılını sırasıyla Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti oluşturmuştur. Selçuklulardan başlayarak Osmanlıların yükseliş dönemine kadar geçen zaman Batı dünyasının karanlık orta çağına karşılık gelen yıllardır. Genelde sağlık özelde ruh sağlığı açısından bakıldığında, ortaçağda batı dünyası çok kötü günler geçirmiştir. Ruhsal hastalığı olan bireylerin yakıldığı, içlerine şeytan girdiği söylenerek ağır cezalar verildiği, gemilere doldurularak aç susuz ölüme terk edilip açık denizlere gönderildikleri yıllardır. Batı’da bunlar olurken Anadoluda Selçuklularla birlikte kurulmaya başlayan külliyeler ve darüşşifalar ruh hastalığı olan bireyler için büyük olanaklar sunmuşlardır. Selçuklular döneminde 12. Ve 14. Yüzyıllar arasında darüşşifa, maristan, bimaristan, şifaiye, şifahane, tımarhane, darüsıhha, darülafiye gibi sözcüklerle tanımlanan pek çok hastane yapılmıştır. Hepsinin de ortak işlevi sağlık hizmeti sunmak olmuştur. 1206’da yaptırılan Gevher Nesibe Darüşşifası ve Tıp Medresesi, Sivas İzzettin Keykavus Darüşşifası, Divriği Turan Melik Darüşşifası pek çok örnekten sadece bir kaçıdır. Asıl önemli ve değerli olan bu merkezlerde ruhsal hastalığı olan bireylere gösterilen şefkat, bakım ve hoşgörüdür. O günün olanakları içinde müzikle tedaviden uğraşı tedavisine kadar pek çok yöntem ruh hastaları için seferber edilmiştir. Benzer gelenek darüşşifaların külliyelerin bir paraçası haline getirilmesiyle Osmanlı zamanında da sürdürülmüştür. 1399’da Bursa’da kurulan 1.Bayezid Darüşşifası, 1470’de İstanbul’da kurulan Fatih Darüşşifası, 1488’de kurulan Edirne’de 2.Bayezid Darüşşifası ve 1557’de İstanbul’da kurulan Süleymaniye Darüşşifası ve Tıp Medresesi Osmanlı dönemindeki sayısız darüşşifaların en önde gelenleridir. Mimar Sinan’ın yapıtı olan Süleymaniye Bimarhanesi Süleymaniye Külliyesinin bir prçası olarak yapılmış ve darüşşifanın bir bölümü ruh hastalrına ayrılmıştır. Hekimleri, eczacıları ve sağlık çalışanları ile sağlık hizmetleri ve tıp eğitimi birlikte yürütülüyordu. Yazılı kaynaklar 20 hastaya 150’nin üstünde personelin hizmet verdiğini bildirmektedir. Ayrıca ruh hastalarına karşı gösterilen şefkat ve hoşgörü de varlığını sürdürmüştür.
Bugün bu topraklarda…
Günümüzden neredeyse 800 yıl öncesinde bu topraklarda ruh hastalıklarına verilen önem açıkca ortadadır. 21.yüzyıl Türkiye’sinde ise ruh sağlığı hala sağlığın üvey evladı konumundadır. Oysa sağlık, bir bütün olarak bedensel, ruhsal ve sosyal olarak iyi olma hali olarak tanımlanmaktadır. Devlet ruh sağlığına gereken bütçeyi ayırmamakta, yazılı projeler yaşama geçirilmemektedir. Kişi başına düşen psikiyatrist, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, psikiyatri hemşiresi oranları Avrupa Birliği ortalamaları ile karşılaştırıldığında utanılacak düzeyde kalmaktadır. Bugün ülkemizde, çarpık kentleşme, yoksulluk, sosyal adaletsizlik ve göçlerle, kendisine ve yaşama yabancılaşmış bireyler üreten bir ortamda ruh sağlığından söz açmak bile gülünç olmaktadır. Şiddeti ve intiharları artıran bu ortamın ürettiği bireyler kendi ruh sağlıklarının iyiliği bir yana, bu topraklara has ruh hastalığı olanlara karşı hoşgörülü ve kabullenici tutumlarını da yitirmiştir.
Gelecek için geçmişe bu nedenlerle dikkat çekiyoruz.
Bir an önce ruh sağlığı yasasının çıkmasını istiyoruz.
Bir an önce ruh sağlığı politikalarının kağıt üstünden yaşama geçmesini istiyoruz.
Ülkemizde ruhsal bozuklukların ortaya çıkmasını önlemeyi temel görev edinen koruyucu ruh sağlığı anlayışının ülkeyi yönetenler dahil toplumun her kademesinde yerleşmesini ve uygulanmasını istiyoruz,
Ruhsal bozukluklar ortaya çıktığında mevcut tüm tedavi olanaklarını hastalıktan muzdarip birey için seferber etmek, ve tedavi sonrası bireyin sevmek ve üretmek kapsamındaki yetilerini ifade edebilmesi için olabilen en kapsamlı zeminin oluşturmasını istiyoruz.
Ruhsal hastalığı olup toparlanan insanlarımıza iş olanağı istiyoruz.
Şiddetin olmadığı bir toplum istiyoruz.
Farklı olanların, ruh hastalığı olanların damgalanmadığı, dışlanmadığı, ayrımcılığa uğramadığı bir toplum istiyoruz.
GÜNÜMÜZDEN SEKİZ YÜZ YIL ÖNCESİNDE, BEŞ YÜZ YIL ÖNCESİNDE VAR OLANLARI VE BUGÜN OLMAYANLARI HATIRLATTIK.
ÇAĞDAŞ UYGARLIK DÜZEYİNDE OLMAK İSTİYORUZ.
BU DAVET BİZİM.
ÇOK ŞEY Mİ İSTİYORUZ?
GEÇMİŞLE YÜRÜYÜŞ
17 Mayıs 2011, Salı günü saat 11.00
Yer: Süleymaniye Külliyesi Tıp Medresesi, İstanbul
Şizofreni Dernekleri Federasyonu
Türkiye Psikiyatri Derneği
NİÇİN BÖYLE BİR ETKİNLİK?
Bir zamanlar bu topraklarda…
Türkiye coğrafyası, tarih öncesi dönemlerden başlayarak yüzlerce yıl boyunca pek çok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Her biri bir öncekinden izler taşıyarak gelişen ve harmanlanan bu uygarlıkların son bin yılını sırasıyla Selçuklular, Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti oluşturmuştur. Selçuklulardan başlayarak Osmanlıların yükseliş dönemine kadar geçen zaman Batı dünyasının karanlık orta çağına karşılık gelen yıllardır. Genelde sağlık özelde ruh sağlığı açısından bakıldığında, ortaçağda batı dünyası çok kötü günler geçirmiştir. Ruhsal hastalığı olan bireylerin yakıldığı, içlerine şeytan girdiği söylenerek ağır cezalar verildiği, gemilere doldurularak aç susuz ölüme terk edilip açık denizlere gönderildikleri yıllardır. Batı’da bunlar olurken Anadoluda Selçuklularla birlikte kurulmaya başlayan külliyeler ve darüşşifalar ruh hastalığı olan bireyler için büyük olanaklar sunmuşlardır. Selçuklular döneminde 12. Ve 14. Yüzyıllar arasında darüşşifa, maristan, bimaristan, şifaiye, şifahane, tımarhane, darüsıhha, darülafiye gibi sözcüklerle tanımlanan pek çok hastane yapılmıştır. Hepsinin de ortak işlevi sağlık hizmeti sunmak olmuştur. 1206’da yaptırılan Gevher Nesibe Darüşşifası ve Tıp Medresesi, Sivas İzzettin Keykavus Darüşşifası, Divriği Turan Melik Darüşşifası pek çok örnekten sadece bir kaçıdır. Asıl önemli ve değerli olan bu merkezlerde ruhsal hastalığı olan bireylere gösterilen şefkat, bakım ve hoşgörüdür. O günün olanakları içinde müzikle tedaviden uğraşı tedavisine kadar pek çok yöntem ruh hastaları için seferber edilmiştir. Benzer gelenek darüşşifaların külliyelerin bir paraçası haline getirilmesiyle Osmanlı zamanında da sürdürülmüştür. 1399’da Bursa’da kurulan 1.Bayezid Darüşşifası, 1470’de İstanbul’da kurulan Fatih Darüşşifası, 1488’de kurulan Edirne’de 2.Bayezid Darüşşifası ve 1557’de İstanbul’da kurulan Süleymaniye Darüşşifası ve Tıp Medresesi Osmanlı dönemindeki sayısız darüşşifaların en önde gelenleridir. Mimar Sinan’ın yapıtı olan Süleymaniye Bimarhanesi Süleymaniye Külliyesinin bir prçası olarak yapılmış ve darüşşifanın bir bölümü ruh hastalrına ayrılmıştır. Hekimleri, eczacıları ve sağlık çalışanları ile sağlık hizmetleri ve tıp eğitimi birlikte yürütülüyordu. Yazılı kaynaklar 20 hastaya 150’nin üstünde personelin hizmet verdiğini bildirmektedir. Ayrıca ruh hastalarına karşı gösterilen şefkat ve hoşgörü de varlığını sürdürmüştür.
Bugün bu topraklarda…
Günümüzden neredeyse 800 yıl öncesinde bu topraklarda ruh hastalıklarına verilen önem açıkca ortadadır. 21.yüzyıl Türkiye’sinde ise ruh sağlığı hala sağlığın üvey evladı konumundadır. Oysa sağlık, bir bütün olarak bedensel, ruhsal ve sosyal olarak iyi olma hali olarak tanımlanmaktadır. Devlet ruh sağlığına gereken bütçeyi ayırmamakta, yazılı projeler yaşama geçirilmemektedir. Kişi başına düşen psikiyatrist, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, psikiyatri hemşiresi oranları Avrupa Birliği ortalamaları ile karşılaştırıldığında utanılacak düzeyde kalmaktadır. Bugün ülkemizde, çarpık kentleşme, yoksulluk, sosyal adaletsizlik ve göçlerle, kendisine ve yaşama yabancılaşmış bireyler üreten bir ortamda ruh sağlığından söz açmak bile gülünç olmaktadır. Şiddeti ve intiharları artıran bu ortamın ürettiği bireyler kendi ruh sağlıklarının iyiliği bir yana, bu topraklara has ruh hastalığı olanlara karşı hoşgörülü ve kabullenici tutumlarını da yitirmiştir.
Gelecek için geçmişe bu nedenlerle dikkat çekiyoruz.
Bir an önce ruh sağlığı yasasının çıkmasını istiyoruz.
Bir an önce ruh sağlığı politikalarının kağıt üstünden yaşama geçmesini istiyoruz.
Ülkemizde ruhsal bozuklukların ortaya çıkmasını önlemeyi temel görev edinen koruyucu ruh sağlığı anlayışının ülkeyi yönetenler dahil toplumun her kademesinde yerleşmesini ve uygulanmasını istiyoruz,
Ruhsal bozukluklar ortaya çıktığında mevcut tüm tedavi olanaklarını hastalıktan muzdarip birey için seferber etmek, ve tedavi sonrası bireyin sevmek ve üretmek kapsamındaki yetilerini ifade edebilmesi için olabilen en kapsamlı zeminin oluşturmasını istiyoruz.
Ruhsal hastalığı olup toparlanan insanlarımıza iş olanağı istiyoruz.
Şiddetin olmadığı bir toplum istiyoruz.
Farklı olanların, ruh hastalığı olanların damgalanmadığı, dışlanmadığı, ayrımcılığa uğramadığı bir toplum istiyoruz.
GÜNÜMÜZDEN SEKİZ YÜZ YIL ÖNCESİNDE, BEŞ YÜZ YIL ÖNCESİNDE VAR OLANLARI VE BUGÜN OLMAYANLARI HATIRLATTIK.
ÇAĞDAŞ UYGARLIK DÜZEYİNDE OLMAK İSTİYORUZ.
BU DAVET BİZİM.
ÇOK ŞEY Mİ İSTİYORUZ?
Volga Volga; Şizofreniyle Yaşamak
Volga Volga; Şizofreniyle Yaşamak
Ayşegül Taşkent
2007, 60’
Bir şizofreni hastasının ve ailesinin yaşamından kesitler... Yönetmen, kamerayı Ankara’da yaşayan ve şizofreni hastalığıyla boğuşan ağabeyine, anne babasına ve kendine çeviriyor. Aynı zamanda Ankara Şizofreni Hastaları ve Yakınları Derneği üyelerinin röportajlarıyla, şizofreninin nasıl bir hastalık olduğuna ilk elden açıklık getiriyor.
Ayşegül Taşkent
2007, 60’
Bir şizofreni hastasının ve ailesinin yaşamından kesitler... Yönetmen, kamerayı Ankara’da yaşayan ve şizofreni hastalığıyla boğuşan ağabeyine, anne babasına ve kendine çeviriyor. Aynı zamanda Ankara Şizofreni Hastaları ve Yakınları Derneği üyelerinin röportajlarıyla, şizofreninin nasıl bir hastalık olduğuna ilk elden açıklık getiriyor.
"Onlar"ın Resimleri
Biz Siz Onlar
Şizofreni Derneği Gösteri / Söyleşi 'Biz, Siz, Onlar (Afsad'da) 31.05.2008 Cumartesi - Saat : 15:00
Şizofreni Derneği ‘Biz, Siz, Onlar’ Konuşmacılar: Yasemin Şenyurt
M.Merve Yüksel (Psikolog)
Tarih : 31 Mayıs ‘08 Cumartesi
Saat: 15:00
Biz, Siz, Onlar
Aylin Eren ve Çağdaş Kaya’nın yönettiği “Biz Siz Onlar” Belgeseli Nisan-Ekim 2007 tarihleri arasında gerçekleştirildi.
Belgesel film; Şizofreni Dernekleri Federasyonu ve Sanovel İlaç Firması’nın birlikte organize ettiği, Şizofreni hastalığı ile ilgili olarak toplumu bilinçlendirmeyi amaçlayan “Her Yüzde Bir Mutluluk” Kampanyası çerçevesinde gerçekleştirildi.
Ön hazırlık çalışmalarıyla yapımı 7 ay süren belgesel filmin 40 saatlik malzemesinden, 52 dakikalık bir film ortaya çıktı.
İlk olarak 10 Kasım 2007’de “Her Yüzde Bir Mutluluk” kampanyasının açılış töreninde gösterilen “Biz Siz Onlar”, izleyenlerden olumlu tepkiler aldı.
Filmin yönetmenlerinden Aylin Eren, “Biz Siz Onlar” hakkında şöyle söylüyor: Çağdaş Kaya ile birlikte, 8 şizofreni hastasının büyük bir cesaret ve cömertlikle paylaştıkları hayatlarından, acılarından, sevinçlerinden, hastalıkla mücadelelerinden yola çıkarak şizofreni hakkındaki önyargıları bir parça olsun, bilgi ve empatiyle kırmayı amaçladık.
Yönetmenler:
Aylin Eren & Çağdaş Kaya
Yapımcı:
Özgür Kamburoğlu
Metin Yazarı:
Aylin Eren
Yapım:
Sparks Prodüksiyon
(Sanovel) Yapım Koordinatörleri:
Mehmet Kanbolat
Bersun Erzincan
Özgün Müzik:
Alp Erkin Çakmak
H.Barıfl Piri
Görüntü Yönetmeni:
Ferhat Parlak
Kurgu:
Sedef Bayburtluoğlu
Seslendirme:
Aylin Eren
Özel Efekt:
By-Ram
Filmde Yer Alan Karakterler:
Yasemin Şenyurt
Mesut Demirdoğan
Orhan Üsküner
Şafak Ünsal
Dursun Bin
Erkan Güvenç
Eyüp Özel
Yasemin Öksüz
Danışman Doktorlar:
Prof.Dr. Alp Üçok
Prof. Dr. KöksalAlptekin
Prof. Dr. Mustafa Yıldız
Doç. Dr. Haldun Soygür
Dr. Ayla Yazıcı
Oyuncular:
(Metro Sahnesi)
Derya Aydoğan
Koray Cüce
Şizofreni Derneği ‘Biz, Siz, Onlar’ Konuşmacılar: Yasemin Şenyurt
M.Merve Yüksel (Psikolog)
Tarih : 31 Mayıs ‘08 Cumartesi
Saat: 15:00
Biz, Siz, Onlar
Aylin Eren ve Çağdaş Kaya’nın yönettiği “Biz Siz Onlar” Belgeseli Nisan-Ekim 2007 tarihleri arasında gerçekleştirildi.
Belgesel film; Şizofreni Dernekleri Federasyonu ve Sanovel İlaç Firması’nın birlikte organize ettiği, Şizofreni hastalığı ile ilgili olarak toplumu bilinçlendirmeyi amaçlayan “Her Yüzde Bir Mutluluk” Kampanyası çerçevesinde gerçekleştirildi.
Ön hazırlık çalışmalarıyla yapımı 7 ay süren belgesel filmin 40 saatlik malzemesinden, 52 dakikalık bir film ortaya çıktı.
İlk olarak 10 Kasım 2007’de “Her Yüzde Bir Mutluluk” kampanyasının açılış töreninde gösterilen “Biz Siz Onlar”, izleyenlerden olumlu tepkiler aldı.
Filmin yönetmenlerinden Aylin Eren, “Biz Siz Onlar” hakkında şöyle söylüyor: Çağdaş Kaya ile birlikte, 8 şizofreni hastasının büyük bir cesaret ve cömertlikle paylaştıkları hayatlarından, acılarından, sevinçlerinden, hastalıkla mücadelelerinden yola çıkarak şizofreni hakkındaki önyargıları bir parça olsun, bilgi ve empatiyle kırmayı amaçladık.
Yönetmenler:
Aylin Eren & Çağdaş Kaya
Yapımcı:
Özgür Kamburoğlu
Metin Yazarı:
Aylin Eren
Yapım:
Sparks Prodüksiyon
(Sanovel) Yapım Koordinatörleri:
Mehmet Kanbolat
Bersun Erzincan
Özgün Müzik:
Alp Erkin Çakmak
H.Barıfl Piri
Görüntü Yönetmeni:
Ferhat Parlak
Kurgu:
Sedef Bayburtluoğlu
Seslendirme:
Aylin Eren
Özel Efekt:
By-Ram
Filmde Yer Alan Karakterler:
Yasemin Şenyurt
Mesut Demirdoğan
Orhan Üsküner
Şafak Ünsal
Dursun Bin
Erkan Güvenç
Eyüp Özel
Yasemin Öksüz
Danışman Doktorlar:
Prof.Dr. Alp Üçok
Prof. Dr. KöksalAlptekin
Prof. Dr. Mustafa Yıldız
Doç. Dr. Haldun Soygür
Dr. Ayla Yazıcı
Oyuncular:
(Metro Sahnesi)
Derya Aydoğan
Koray Cüce
Her Yüzde Bir Mutluluk
ferhathorasan http://blog.milliyet.com.tr/ferhathorasan
Şizofreni hastalığının tanımını bilenimiz vardır. Yoksa yok mu? Türk toplumunda bunları araştırdığınızda sonuçlar üzücü ne yazık ki. Fakat hep böyle kalmamalı toplum bilinçlenmeli çünkü şizofreni hastası olanlar Biz-Siz, farkında olmasak ta aramızdalar. Türkiye’de yaklaşık 350 bin şizofreni hastası bulunmakta. Siz kaçını tanıyorsunuz?
Bugüne kadar hep karanlıkta kalan bu hastalık tedavisi olan bir hastalık, ama bizler farkına varabilirsek , onları kabullenip el ele tutuşup yaşama değer katabilirsek. Sosyal sorumluluk olarak hepimize küçük görevler düşüyor. Türkiye’de bu görevi üzerine almaya karar veren bir kuruluş var. Sanovel İlaç Firması, Şizofreni Dernekleri Federasyonuyla ortak , Her yüzde Bir Mutluluk adlı ile bir proje başlattı. 9-11 Kasım tarihlerinde Adile sultan Sarayında tüm Psikiyatri camiasının bulunduğu bir toplantı ile projeye start verildi. Uzun metraj bir belgesel çekildi ve şizofreni hastalarının hayatları, karşılaştıkları zorluklar ve toplumdaki damgalama gözler önüne serildi. Ressam Mehmet Güleryüz küratörlüğünde şizofreni hastalarının rehabilitasyon çalışması olarak yaptığı tabloların sergisinin galası yapıldı..
Tüm bu yapılanlar bugüne kadar unuttuğumuz bu bireyleri hatırlatmak ve bu konuda toplumu bilinçlendirip şizofreni hastalarını toplumda tutarak faydalı hale getirmek için. İnsanları “şizofrensin” diyerek damgalamak kolay olan, biz gelin zor olanı seçelim “El Ele Tutuşalım, Yaşama Değer Katalım”. Dışlamadan hayatın içinde tutalım. Projenin amacıda bu.
Belgeselde o kadar ilginç yanlar var ki mutlaka görmelisiniz. Bunun için televizyonları, sinemaları takip etmelisiniz.
-Sokaktaki insanlara şizofreni hastalığı nedir? Sorusu sorulduğunda toplum şizofreni hastalığını bilmemenin getirdiği korku ile ürkek ve yanlış bilgiler veriyor.”Görünce kaçarım”, “Deli”, “Unutkanlık hastalığı” ve buna benzer birçok tanım. Bu aslında bilinçsiz bir toplumun işareti. İnsanlar ne olduğunu bilmedikleri şeylerden korkar ve kaçarlar. Toplum psikolojisi. Can alıcı noktaya geldik sizce bu röportajları yapan kim dersiniz. Şizofreni hastası bir kız. Röportaj sonunda kendisinin şizofreni hastası olduğunu söylediğinde bunları söyleyen insanlar buna inanamıyorlar. Şaşırıp kalıyorlar.
Siz de şaşırıp kalmamak için ;
ŞİZOFRENİ hastalığı :Kişinin ikili ilişkilerden soyutlandığı, kendi iç dünyasında yaşamaya başladığı, halüsinasyonlar, delüzyonlarla karakterize ve toplumda her yüz kişiden birinde görülme riski olan kronik bir hastalıktır.Yani her yüz kişiden biri şizofreni hastası olabilir. HER 100 DE BİR MUTLULUK VE HER YÜZDE 1 MUTLULUK İÇİN gelin şizofreni hastalarını dışlamayalım, tanıyalım, anlayalım, fırsat verelim, el ele tutuşalım. Bizler ve işbirliğimiz şizofreni hastaları için en önemli tedavi.. BİZSİZ ONLAR olmadığı gibi, ONLARSIZ da BİZ olamayız, “EL ELE TUTUŞALIM, YAŞAMA DEGER KATALIM.” Çevremizde ki insanları bu konuda bilgilendirelim. Bu sizin de başınıza, hayatınıza gelebilir. Yada en yakınınıza bir de bunu düşünün…
http://www.heryuzdebirmutluluk.org/ siteye üye olun ve projeye katkınız olsun…
Şizofreni hastalığının tanımını bilenimiz vardır. Yoksa yok mu? Türk toplumunda bunları araştırdığınızda sonuçlar üzücü ne yazık ki. Fakat hep böyle kalmamalı toplum bilinçlenmeli çünkü şizofreni hastası olanlar Biz-Siz, farkında olmasak ta aramızdalar. Türkiye’de yaklaşık 350 bin şizofreni hastası bulunmakta. Siz kaçını tanıyorsunuz?
Bugüne kadar hep karanlıkta kalan bu hastalık tedavisi olan bir hastalık, ama bizler farkına varabilirsek , onları kabullenip el ele tutuşup yaşama değer katabilirsek. Sosyal sorumluluk olarak hepimize küçük görevler düşüyor. Türkiye’de bu görevi üzerine almaya karar veren bir kuruluş var. Sanovel İlaç Firması, Şizofreni Dernekleri Federasyonuyla ortak , Her yüzde Bir Mutluluk adlı ile bir proje başlattı. 9-11 Kasım tarihlerinde Adile sultan Sarayında tüm Psikiyatri camiasının bulunduğu bir toplantı ile projeye start verildi. Uzun metraj bir belgesel çekildi ve şizofreni hastalarının hayatları, karşılaştıkları zorluklar ve toplumdaki damgalama gözler önüne serildi. Ressam Mehmet Güleryüz küratörlüğünde şizofreni hastalarının rehabilitasyon çalışması olarak yaptığı tabloların sergisinin galası yapıldı..
Tüm bu yapılanlar bugüne kadar unuttuğumuz bu bireyleri hatırlatmak ve bu konuda toplumu bilinçlendirip şizofreni hastalarını toplumda tutarak faydalı hale getirmek için. İnsanları “şizofrensin” diyerek damgalamak kolay olan, biz gelin zor olanı seçelim “El Ele Tutuşalım, Yaşama Değer Katalım”. Dışlamadan hayatın içinde tutalım. Projenin amacıda bu.
Belgeselde o kadar ilginç yanlar var ki mutlaka görmelisiniz. Bunun için televizyonları, sinemaları takip etmelisiniz.
-Sokaktaki insanlara şizofreni hastalığı nedir? Sorusu sorulduğunda toplum şizofreni hastalığını bilmemenin getirdiği korku ile ürkek ve yanlış bilgiler veriyor.”Görünce kaçarım”, “Deli”, “Unutkanlık hastalığı” ve buna benzer birçok tanım. Bu aslında bilinçsiz bir toplumun işareti. İnsanlar ne olduğunu bilmedikleri şeylerden korkar ve kaçarlar. Toplum psikolojisi. Can alıcı noktaya geldik sizce bu röportajları yapan kim dersiniz. Şizofreni hastası bir kız. Röportaj sonunda kendisinin şizofreni hastası olduğunu söylediğinde bunları söyleyen insanlar buna inanamıyorlar. Şaşırıp kalıyorlar.
Siz de şaşırıp kalmamak için ;
ŞİZOFRENİ hastalığı :Kişinin ikili ilişkilerden soyutlandığı, kendi iç dünyasında yaşamaya başladığı, halüsinasyonlar, delüzyonlarla karakterize ve toplumda her yüz kişiden birinde görülme riski olan kronik bir hastalıktır.Yani her yüz kişiden biri şizofreni hastası olabilir. HER 100 DE BİR MUTLULUK VE HER YÜZDE 1 MUTLULUK İÇİN gelin şizofreni hastalarını dışlamayalım, tanıyalım, anlayalım, fırsat verelim, el ele tutuşalım. Bizler ve işbirliğimiz şizofreni hastaları için en önemli tedavi.. BİZSİZ ONLAR olmadığı gibi, ONLARSIZ da BİZ olamayız, “EL ELE TUTUŞALIM, YAŞAMA DEGER KATALIM.” Çevremizde ki insanları bu konuda bilgilendirelim. Bu sizin de başınıza, hayatınıza gelebilir. Yada en yakınınıza bir de bunu düşünün…
http://www.heryuzdebirmutluluk.org/ siteye üye olun ve projeye katkınız olsun…
“KORKU İLE KAPLI” TIR TÜRKİYE’DE
BİR ŞİZOFRENİ HASTASI NE YAŞIYOR?
Janssen-Cilag a division of Johnson & Johnson tarafından geliştirilen ve bir şizofreni hastasının günlük hayatından kesitler yaşatan
“Korku ile Kaplı” TIR’ı, Türkiye Şizofreni Dernekleri Federasyonu ve Janssen-Cilag a division of Johnson & Johnson’ın ortak çalışması ile
23 Ekim’de İstanbul’da kapılarını açıyor.
Uluslararası ruh sağlığı kongrelerinde 20 binin üzerinde kişi tarafından ziyaret edilen “Korku ile Kaplı” TIR’ı, Janssen-Cilag a divison of Johnson & Johnson tarafından psikiyatri dünyasının liderlerinin danışmanlığında geliştirildi. Bir şizofreni hastasının yaşadıklarını yansıtan ve tüm Avrupa’da İngilizce, Fransızca, Flemenkçe, İspanyolca, Lehçe, Almanca’nın yanı sıra Türkçe de izlenebilen “Korku ile Kaplı” TIR’ı mobil bir simülatör.
Türkiye Şizofreni Dernekleri Federasyonu ve Janssen-Cilag a division of Johnson & Johnson ortak çalışması ile Türkiye’ye gelen “Korku ile Kaplı” TIR’ı İstanbul’un ardından Kocaeli, Bursa, Manisa, İzmir, Denizli, Antalya ve Ankara gibi illerde de ziyarete açılacak.
Kamuoyunda şizofreni hastalığına dair bilinen yanlış-olumsuz ön yargıların azaltılması ve hastalığa dair bilincin artırılması amacıyla organize edilen bu “Korku ile Kaplı” TIR İstanbul’da olduğu gibi diğer tüm illerde de halkın ziyaretine açık olacak.
Şizofreni’den korkmayın!
Türkiye’de şizofreni konusundaki toplumsal bilinci artırmayı amaçlayan Gör – Hisset – Paylaş Projesi Türkiye’de kamuoyuna, hastalara ve hasta yakınlarına, hastalığın erken döneminde başlayacak etkili ve kesintisiz bir tedavi ile şizofreni hastalarının günlük hayatlarını büyük ölçüde sürdürebilir ve toplum yaşantısına uyum sağlayabilir duruma gelecekleri mesajını ulaştırmayı hedeflemektedir.
“Gör - Hisset - Paylaş” projesine destek veren Janssen–Cilag a division of Johnson & Johnson Türkiye Medikal Direktörü Dr. Çiğdem Dönmez yaptığı konuşmada: “Kamuoyunda ruh sağlığı bilincinin artırılmasını bir sosyal sorumluluk olarak değerlendirmekten ve bu konuda toplum bilincinin artırılmasına aracılık etmekten memnuniyet duyuyoruz” dedi.
Türkiye Şizofreni Dernekleri Federasyonu Başkanı ve Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Şefi Doç.Dr.Haldun Soygür ise “Türkiye gibi 70 milyonlu nüfuslu bir ülkede yaklaşık 700 bin şizofreni hastası bulunduğu tahmin edildiğini belirtti. Gör-Hisset-Paylaş Projesi ile Türkiye’de 20 günlük zaman zarfında 2.500 kişiye ulaşarak, şizofreni hastalığı konusunda toplumsal duyarlılığı biraz daha artıracaklarından duyduğu memnuniyeti ifade etti.
“Korku ile Kaplı” nasıl doğdu?
“Korku ile Kaplı” projesinin ilk ayağı; önde gelen psikiyatristler, hemşireler, şizofreni hastaları, hasta yakınları ve hasta bakıcıları ile yapılan detaylı görüşmelerden oluştu. Bir sonraki adım ise bir şizofreni hastasının fırına yapacağı kısa bir yürüyüşün senaryosunu yazmak oldu. Bir kamera ekibi üç gün boyunca kalabalık bir caddede yaşanan günlük olayları filme aldı. Çekimlerde hiçbir oyuncu rol almazken yoldan geçenler, bisikletçiler, ambulans ve mağaza vitrinleri dahil tüm görüntüler rastgele filme alındı. Sonrasında bu canlı çekimler içinden seçilen kareler özel efektlerle desteklendi.
Neden “Korku ile Kaplı”?
Tek kişilik olan “Korku ile Kaplı” simülatörü ziyaretçilerin, kalabalık caddedeki bir fırına yapılan sıradan bir yolculuğun, nasıl zorlu ve ürkütücü bir hal alabildiğini hastaların gözlerinden görmesini sağlıyor.
“Korku ile Kaplı” ses, video ve titreşimlerden oluşan bir kombinasyon ile yolculuk boyunca yaşanan işitsel ve görsel halüsinasyonların etkisini canlandırmaktadır. Katılımcılar, yoldan geçen biriyle göz göze gelmenin nasıl bir tehdide dönüştüğünü, kaza ile gerçekleşen fiziksel temasın nasıl bir saldırı gibi algılandığını ve yol kenarında park etmiş arabaların nasıl trafik canavarlarına dönüştüğünü birinci elden yaşıyor.
“Korku ile Kaplı” hangi illerde bulunacak?
23 Ekim’de İstanbul’da kurulacak olan “Korku ile Kaplı” TIR’ı bir sosyal sorumluluk kampanyası kapsamında Türkiye’nin çeşitli illerini ziyaret edecek.
26 Ekim Kocaeli
27 Ekim Bursa
30 Ekim Manisa
31 Ekim İzmir
02 Kasım Denizli
05 Kasım Antalya
08 Kasım Ankara
Türkiye Şizofreni Dernekleri Federasyonu Hakkında
2006 yılında, farklı şehirlerde aynı amaçlarla kurulan şizofreni derneklerinin ülke düzeyinde örgütlenerek birleşmesi ile tek bir çatı altında toplanan şizofreni dernekleri, dayanışma içinde güç birliği yaparak; toplumun şizofreni hastalığı konusunda bilgilendirilmesini, toplumsal desteğin artırılmasını, şizofreninin tedavisi ve rehabilitasyonu ile ilgili tüm olanakların seferber edilmesini hedefliyorlar. Başkanlığını Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Klinik Şefi Doç. Dr. Haldun Soygür’ün yaptığı Türkiye Şizofreni Dernekleri Federasyonu; dernek üyesi olan, hasta ve hasta yakınları ile gönüllüler, şizofreni ve sivil toplum örgütü yöneticiliği konusunda eğitim alarak federasyonun gelecekte daha da güçlenmesi için çalışıyor.
Janssen-Cilag a division of Johnson & Johnson tarafından geliştirilen ve bir şizofreni hastasının günlük hayatından kesitler yaşatan
“Korku ile Kaplı” TIR’ı, Türkiye Şizofreni Dernekleri Federasyonu ve Janssen-Cilag a division of Johnson & Johnson’ın ortak çalışması ile
23 Ekim’de İstanbul’da kapılarını açıyor.
Uluslararası ruh sağlığı kongrelerinde 20 binin üzerinde kişi tarafından ziyaret edilen “Korku ile Kaplı” TIR’ı, Janssen-Cilag a divison of Johnson & Johnson tarafından psikiyatri dünyasının liderlerinin danışmanlığında geliştirildi. Bir şizofreni hastasının yaşadıklarını yansıtan ve tüm Avrupa’da İngilizce, Fransızca, Flemenkçe, İspanyolca, Lehçe, Almanca’nın yanı sıra Türkçe de izlenebilen “Korku ile Kaplı” TIR’ı mobil bir simülatör.
Türkiye Şizofreni Dernekleri Federasyonu ve Janssen-Cilag a division of Johnson & Johnson ortak çalışması ile Türkiye’ye gelen “Korku ile Kaplı” TIR’ı İstanbul’un ardından Kocaeli, Bursa, Manisa, İzmir, Denizli, Antalya ve Ankara gibi illerde de ziyarete açılacak.
Kamuoyunda şizofreni hastalığına dair bilinen yanlış-olumsuz ön yargıların azaltılması ve hastalığa dair bilincin artırılması amacıyla organize edilen bu “Korku ile Kaplı” TIR İstanbul’da olduğu gibi diğer tüm illerde de halkın ziyaretine açık olacak.
Şizofreni’den korkmayın!
Türkiye’de şizofreni konusundaki toplumsal bilinci artırmayı amaçlayan Gör – Hisset – Paylaş Projesi Türkiye’de kamuoyuna, hastalara ve hasta yakınlarına, hastalığın erken döneminde başlayacak etkili ve kesintisiz bir tedavi ile şizofreni hastalarının günlük hayatlarını büyük ölçüde sürdürebilir ve toplum yaşantısına uyum sağlayabilir duruma gelecekleri mesajını ulaştırmayı hedeflemektedir.
“Gör - Hisset - Paylaş” projesine destek veren Janssen–Cilag a division of Johnson & Johnson Türkiye Medikal Direktörü Dr. Çiğdem Dönmez yaptığı konuşmada: “Kamuoyunda ruh sağlığı bilincinin artırılmasını bir sosyal sorumluluk olarak değerlendirmekten ve bu konuda toplum bilincinin artırılmasına aracılık etmekten memnuniyet duyuyoruz” dedi.
Türkiye Şizofreni Dernekleri Federasyonu Başkanı ve Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Kliniği Şefi Doç.Dr.Haldun Soygür ise “Türkiye gibi 70 milyonlu nüfuslu bir ülkede yaklaşık 700 bin şizofreni hastası bulunduğu tahmin edildiğini belirtti. Gör-Hisset-Paylaş Projesi ile Türkiye’de 20 günlük zaman zarfında 2.500 kişiye ulaşarak, şizofreni hastalığı konusunda toplumsal duyarlılığı biraz daha artıracaklarından duyduğu memnuniyeti ifade etti.
“Korku ile Kaplı” nasıl doğdu?
“Korku ile Kaplı” projesinin ilk ayağı; önde gelen psikiyatristler, hemşireler, şizofreni hastaları, hasta yakınları ve hasta bakıcıları ile yapılan detaylı görüşmelerden oluştu. Bir sonraki adım ise bir şizofreni hastasının fırına yapacağı kısa bir yürüyüşün senaryosunu yazmak oldu. Bir kamera ekibi üç gün boyunca kalabalık bir caddede yaşanan günlük olayları filme aldı. Çekimlerde hiçbir oyuncu rol almazken yoldan geçenler, bisikletçiler, ambulans ve mağaza vitrinleri dahil tüm görüntüler rastgele filme alındı. Sonrasında bu canlı çekimler içinden seçilen kareler özel efektlerle desteklendi.
Neden “Korku ile Kaplı”?
Tek kişilik olan “Korku ile Kaplı” simülatörü ziyaretçilerin, kalabalık caddedeki bir fırına yapılan sıradan bir yolculuğun, nasıl zorlu ve ürkütücü bir hal alabildiğini hastaların gözlerinden görmesini sağlıyor.
“Korku ile Kaplı” ses, video ve titreşimlerden oluşan bir kombinasyon ile yolculuk boyunca yaşanan işitsel ve görsel halüsinasyonların etkisini canlandırmaktadır. Katılımcılar, yoldan geçen biriyle göz göze gelmenin nasıl bir tehdide dönüştüğünü, kaza ile gerçekleşen fiziksel temasın nasıl bir saldırı gibi algılandığını ve yol kenarında park etmiş arabaların nasıl trafik canavarlarına dönüştüğünü birinci elden yaşıyor.
“Korku ile Kaplı” hangi illerde bulunacak?
23 Ekim’de İstanbul’da kurulacak olan “Korku ile Kaplı” TIR’ı bir sosyal sorumluluk kampanyası kapsamında Türkiye’nin çeşitli illerini ziyaret edecek.
26 Ekim Kocaeli
27 Ekim Bursa
30 Ekim Manisa
31 Ekim İzmir
02 Kasım Denizli
05 Kasım Antalya
08 Kasım Ankara
Türkiye Şizofreni Dernekleri Federasyonu Hakkında
2006 yılında, farklı şehirlerde aynı amaçlarla kurulan şizofreni derneklerinin ülke düzeyinde örgütlenerek birleşmesi ile tek bir çatı altında toplanan şizofreni dernekleri, dayanışma içinde güç birliği yaparak; toplumun şizofreni hastalığı konusunda bilgilendirilmesini, toplumsal desteğin artırılmasını, şizofreninin tedavisi ve rehabilitasyonu ile ilgili tüm olanakların seferber edilmesini hedefliyorlar. Başkanlığını Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesi Psikiyatri Klinik Şefi Doç. Dr. Haldun Soygür’ün yaptığı Türkiye Şizofreni Dernekleri Federasyonu; dernek üyesi olan, hasta ve hasta yakınları ile gönüllüler, şizofreni ve sivil toplum örgütü yöneticiliği konusunda eğitim alarak federasyonun gelecekte daha da güçlenmesi için çalışıyor.